Hafıza ve Uyku İlişkisi
Uyku süresinin yanı sıra uykunun kalitesinin yani niteliğinin de kişinin hatırlama yeteneğini doğrudan etkileyici bir özelliği bulunuyor.
Makalede Neler Var
Beynin anıları ve bilgileri birleştirerek, geçici bellekten kalıcı belleğe aktardığı uyku, tıpkı anılarımız gibi günümüzde bilim adamları tarafından merak edilmeye ve gizemini sürdürmeye devam ediyor.
Uyku bilimciler tarafından uyku ve hafıza üzerine yapılan çoğu araştırma; uykunun anıları ve öğrendiğimiz bilgileri birleştirme ve pekiştirme noktasında oldukça önemli olduğunu adeta gözler önüne serse de uykunun bu birleştirici gücü, tüm hafıza çeşitleri üzerinde geçerli olmuyor.
Yapılan çalışmalar, kişinin yeni bilgiler öğrenme yeteneği ve motor becerileri üzerinde uykunun belirleyici ve yol gösterici bir rolünün bulunduğunu gösteriyor.
Açık bellekte bilgilerin uzun süreli tutulması ve korunması için de oldukça gerekli olan uyku esnasında beynin hipokampus, neokorteks, amigdala gibi en önemli bölümlerinin aktif ve çalışıyor olması; uykunun hafıza için son derece faydalı olduğu hipotezini adeta destekliyor.
Sinirbilimcilere göre uykunun hafızayı hem niteliksel hem de niceliksel açıdan etkileme kapasitesi ve gücü bulunuyor.
Yani uyku; kişinin olayları nasıl ve ne şekilde hatırladığını, anıların uyku ile ne şekilde bir değişikliğe uğradığını etkiliyor.
Uykunun hafif, derin ve REM uykusu aşamalarının tamamı; hafızanın anıları birleştirme yani geçici bellekten uzun süreli belleğe aktarma, kişinin yeni bilgiler öğrenebilmesi adına belleği güncelleme vazifesi üstleniyor.
Uyku, kişinin hatırlaması gerekenleri tüm anıları arasından seçebilmesine de olanak tanıyor.
Bilim adamları; beynin anıları seçerek, uyku esnasında gerekli görülenleri uzun süreli belleğe aktardığını dile getiriyor.
Yine uyku bilimcilere göre beynin hafızayla ilişkili bölümleri olan hipokampus ve neokorteks, anıları depolarken farklı yöntemlerden yararlanıyor.
Örneğin; hipokampus, kişi için oldukça önemli olan anıları epizodik hafızada saklarken neokorteks, bilgi ve anıya dair bazı kalıpların ve yapısal değişikliklerin beyin tarafından anlaşılabilmesini ve ayırt edilebilmesini sağlıyor.
Yani uzun süreli hafızanın oluşumu esnasında beyinde bazı yapısal değişiklikler meydana geliyor.
Yapısal değişikliklerle birlikte beyinde yeni sinapsların oluşumu, uzun süreli hafızanın aynı kalırken, kısa süreli hafızadaki önemsiz görülen bilgi ve anıların neden beyinden silindiğini ve unutulduğunu da açıklıyor.
Uyku esnasında gerçekleşen konsolidasyon esnasında bazı sinir devreleri güçlenirken, bazıları ise siliniyor.
Bu silinme, hafızada yeni bilgiler oluşturabilmek için yer açılması anlamına da geliyor.
Yani konsolidasyon; gerekli ve önemli anılar arasında bir ilişki ve bağlantının kurulması, gereksiz bilgilerin silinmesi ve yeni bilgi ve anılar için bellekte yer açılması şeklinde gerçekleşiyor.
Araştırmacı Ken A. Paller ve Joel L. Voss’ın 2004 yılında yaptığı bir araştırmaya göre beynin bildirimsel yani açık belleğe hangi bilgi ve anıları yerleştireceği, geceleri kişinin uykusu esnasında kararlaştırılıyor.
Yani beyin tarafından ileride yalnızca belirli bilgi ve anıların hatırlanması sağlanmış oluyor.
Hipokampus ve neokorteks arasındaki ilişki, bir önceki gün öğrenilen bilgilerin güncellenmesine de yardımcı oluyor.
Yapılan elektrofizyolojik ve beyin görüntüleme çalışmaları, neokortekse bilgi akışı gerçekleştiğini gözler önüne seriyor.
Özellikle derin uyku esnasında hipokampusa bir önceki gün yerleştirilen kısa süreli anılar, neokortekse uzun süreli anılar olacak şekilde aktarılıyor.
Hipokampus ve neokorteks arasındaki bu bilgi transferi, NREM evresinin yanı sıra uyanma saatlerinde de gerçekleşebiliyor.
REM uykusu sırasında genellikle hipokampus ve neokorteks arasındaki fazla bir etkileşim söz konusu olmuyor.
REM uykusu esnasında neokorteks, kendi kendine anıları tekrarlayarak, pekiştiriyor.
Uyku esnasındaki bu hafıza konsalidasyonu; anormal NREM uykusu çeken Alzheimer, fibromiyalji ve şizofreni hastalarının neden anıları birleştirmede zorluk yaşadığına da bir açıklama getirmiş oluyor.
Daha önce yapılan bilimsel çalışmalara göre REM uykusunun anıların birleştirilmesi aşamasında pek de bir etkisi bulunmuyordu.
REM uykusunu azaltıcı etki gösteren ilaçları kullanan kişilerde bile herhangi bir hafıza sorununa pek rastlanmıyordu.
Yeni yapılan bilimsel araştırmalar, önceki çalışmalarda dile getirilen bu iddiaların doğru olmayabileceğini gösteriyor.
EEG testleri, bilişsel olarak aktif geçen yani kişinin yepyeni bilgiler öğrendiği bir günün gecesinde REM’de oldukça fazla zaman harcadığını, REM döneminin daha da uzadığını ve beynin REM esnasında dinlendiğini ileri sürüyor.
Yani REM esnasında beyin, ertesi gün yeni bilgiler öğrenmek için dinleniyor ve hafızasında yer açıyor.
Bununla birlikte REM uykusunu alamayan ve REM uykusundan yoksun bırakılan fareler üzerinde yapılan deneyler de hayvanların yeni şeyler öğrenmede zorlandıklarını yani hafıza ve beyinlerinin gece dinlenemediklerini destekliyor.
Lakin hayvanların öğrenme kabiliyetindeki bu azalmanın REM uykusunu alamamalarından mı yoksa genel anlamda yorgun hissetmelerinden mi kaynaklandığı üzerine araştırmalar devam ediyor.
Belleğin Konsolidasyonu 2 aşamada gerçekleşiyor
Uykunun hem yeni bilgileri öğrenme öncesi hem de bilgileri öğrendikten sonra pekiştirme aşamasında rolü bulunuyor.
Yani uyku ile bellek ilişkisi 2 temel aşamadan oluşuyor.
İlk aşamada yani öğrenme öncesinde yeterli ve kaliteli uyku sayesinde bilgilerin doğru bir şekilde kodlanması sağlanırken, ikinci aşamada öğrenilen bilgilerin kalıcı belleğe aktarılıp, sağlamlaştırılması ve stabilize edilmesi sağlanıyor.
Bilimsel çalışma sonuçlarına göre kişi, yeni bilgiler öğrendiği bir günün gecesinde kaliteli ve zengin bir yavaş dalga uykusu dönemi geçirirse öğrendiklerini daha iyi bir şekilde hatırlıyor.
Çalışmalar; yavaş dalga uykusunun tam işlevi henüz saptanmamış olsa da açık bellek ile arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğunu, uykunun bilişsel süreçleri güçlendirdiğini doğruluyor.
Nörokimya, Hafızayı Etkiler mi?
Bilimsel araştırmalar, kişideki yüksek kortizol seviyelerinin hipokampus ve neokorteks arasındaki ilişkiyi ve bilgi transferini engelleyici bir yönünün olduğunu da gösteriyor.
Bu durum, aslında yüksek kortizol seviyesi olan yani stresli ve endişeli kişilerin neden zor ve kavramsal metinleri anlama ve algılama esnasında sıkıntı çektiğini de açıklıyor.
NREM uykusu esnasında rüyalarının parçalanması, kişinin REM rüyalarının daha sinema tadında olması, sıra dışı rüyalar görmesi; hafızasının da daha zayıf olmasına, geçici bellekten uzun süreli belleğe bilgi ve anı transferinde bazı eksikliklerin yaşanmasına neden oluyor.
Araştırmalar; uyku yoksunluğunun, kafein ve alkol kullanımının da yeni bellek oluşumunu zorlaştırarak, bilgi ve anıların uyku esnasında parçalanmasına ve anılar arasında bütünlük kurulmasına engel olduğunu kanıtlıyor.
Reçeteli uyku haplarının düzenli kullanımının da hafızanın güçlenmesini ve pekişmesini önlediğini gösteren bilimsel çalışmalar da bulunuyor.
Uyku hapı kullanan kişilerle birlikte yapılan testler; uyku hapı kullanan kişilerin bir önceki gün öğrendiği şeyi ertesi gün hatırlamaya çalışırken zorlandığını gösteriyor.
Bazı uyku bilimciler, kişinin özellikle çok fazla sayıda yeni uyarana ve bilgiye maruz kaldığı günlerde daha fazla uyumasının beynin dinlenme ihtiyacından kaynaklandığını ileri sürseler de bu hipotezin doğru olup olmadığı hala tartışılıyor.
Uyku Deprivasyonu(yoksunluğu), Depresyona Neden Oluyor!
Bazı bilimsel deneyler ise uyku yoksunluğunun yani yetersiz uykunun kişinin görsel hafızasını etkilemediğini, dikkat etme yeteneğini etkileyerek, odaklanamamasına yol açtığını, yani uykusuzluğun konsantre olmayı ve yeni bilgi öğrenmeyi olumsuz bir yönde etkilediğini açıkça gösteriyor.
Uyku bilimciler tarafından yapılan bazı çalışmalar, yeterli uyumayan yani uykusu bölünen kişilerin negatif olayları pozitif olaylardan daha iyi hatırladıklarını, bu yüzden duygusal dalgalanmalar ve içsel huzursuzluklar yaşadıklarını göstererek, böylelikle yetersiz ya da kesintili uyuyan kişilerin depresyona yatkınlıklarının da arttığını kanıtlamış oluyor.